

İnsan uygarlığının doğaya müdahale ve dönüştürme hikayesi aynı zamanda onun gezegenin öznesi olma sürecinin yansımasıdır. İnsanoğlu aletler ürettikçe, şehirler kurmaya soyundukça doğa ile mücadelesi ve ilişkisi, teknolojik ve endüstriyel devrimler ile kendi tahayyül gücünü aşan bir belirsizlik ve kaos üretmiştir. Kant’ın insan gücüyle yaratılmış ‘ikinci doğa’ tespitlerinden ‘antroposen’ çağı tartışmalarına geçerken, konunun felsefi olduğu kadar gündelik hayata dokunan ekolojik ve sosyolojik boyutları da tartışmaya açılmıştır: İnsan türünün gezegen ekosistemine verdiği tahribat, azalan doğal kaynaklar, büyüyen toplumsal huzursuzluklar ve onların tetiklediği savaşlar...
Günümüzde insan uygarlığının kendi hedef ve hırslarını hayata geçirirken doğaya karşı açtığı mücadelenin de son safhalarına gelmiş bulunmaktayız. Daha şimdiden ufukta, doğadan sonraki dünyada insana muzaffer bir gelecek gözükmediğini de fark etmeliyiz.
Sanatçı Gökhan Balkan, insanın ürettiği ikinci doğa kavramını bir adım ileri götürerek yapay zeka, nanoteknoloji, robot evrimi gibi insan sonrası gelecekleri kapsayan geniş bir düşünce deltası üzerinden kendi imgesini kurarken, doğal olanın ve gerçekliğin kaybını mimari ve yapay olanın doğa kurgusu üzerinden resimleştirir. ‘Doğa’dan Sonra’ sergisinde sanatçı, yaşanan geleceğin plastik dilini ve formlarını aradığı, yetkin bir imge ortaya koyar.
Sanatçı Berkay Buğdan ise, resim sanatının önemli bir bölümünü işgal eden saf, el değmemiş doğa manzaralarını, yaşadığı çağın belirsiz ve yıkıma meyilli görüntüsü üzerinden metal plakalar üzerine gerçekleştirdiği yeni üretimlerle sunar. Sanatçı, ortaya koyduğu manzaralarda endüstriyel toplumun ‘kıyametimsi’ imgesi üzerine doğanın yokluğunu düşündüren romantik uzamlar kurarken, manzara üstüne yarattığı şahsına münhasır imgeyi heykel çalışmalarında figür üzerinden de devam eder.
Her iki sanatçının çalışmalarında; malzeme seçimindeki yenilikçi arayışlar ve estetik uygulamalarında deneysel olma özellikleriyle, benzer kaygıların öne çıktığı gözlemlenmektedir. Fakat her iki sanatçının doğa(l) sonrası dünyaya bakış açıları çok farklı dinamikler ile gelişmiştir. Gökhan Balkan ‘Üçüncü Doğa’ olarak isimlendirdiği tekno-evrimin gelişim potansiyelinde insan merkezli bir evren ilkesini reddeder ve yeni tür varoluşlara kapı açar. Berkay Buğdan ise doğa(l)’dan sonrasını bir çürüme, kaosa teslimiyet yani entropi süreci olarak ele alır. Bu yaklaşımların sonucu olarak ortaya çıkan sanat eserleri; zıtlığın ve belirsizliğin birlik hallerine dair tekinsiz bir düet meydana getirir.
Gökhan Balkan


Berkay Buğdan





